Erteleme talebi ile komisyona dilekçe veren kurum ve kuruluşlar aşağıdaki gibidir.
- Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu,
- Türk Eczacıları Birliği, Ankara Barosu Başkanlığı,
- Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı,
- Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu,
- Türkiye Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler Oda Birliği,
- Türkiye Kuyumcu ve Saatçiler Odası,
- Karabük Ticaret ve Sanayi Odası,
- Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası,
- Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası,
- Eskişehir Ticaret ve Sanayi Odası
Komisyonda İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri ertelemesi ile ilgili yapılan görüşme notları A sınıfı iş güvenliği Uzmanı Turkuaz OSGB Yönetim Kurulu Başkanı OSGBDER Trabzon il temsilcisi Erkan YILMAZ tarafından aşağıdaki gibi derlenmiştir;
T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
İncelenmemiş Tutanaktır
Komisyon: Plan ve Bütçe Komisyonu
BİRİNCİ OTURUM
BAŞKAN: Lütfi ELVAN (Mersin)
BAŞKAN VEKİLİ: İsmail Faruk AKSU (İstanbul)
SÖZCÜ: Abdullah Nejat KOÇER (Gaziantep)
KÂTİP: Şirin ÜNAL (İstanbul)
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle.
Değerli arkadaşlar, bu sene, bu dönem görüyorsunuz, yasama usulümüzle ilgili çok önemli sıkıntılar söz konusu. Değerli arkadaşlarımız,
8’inci maddeye bakın: Öteleme yapılıyor yine. 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu’nun 38’inci maddesinde 1/7/2020 olan, Temmuzda başlaması gereken iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili düzenlemelerin 31/12/2023’e ertelenmesi, ötelenmesi getiriliyor, bu 5’inci kez getiriliyor bildiğim kadarıyla. E, niye yaptınız bu düzenlemeleri, niye getirdiniz, buralardan geçirdiniz ya? Yapamayacağınız, eksik olan; hâlâ işverenlerin hazır olmadığı, piyasanın hazır olmadığı bir düzenlemeyi niye getirdiniz de 5’inci kez erteliyorsunuz, dalga geçmek için mi yapıyorsunuz? Maalesef öyle.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) –
Bakın, 8 maddeyi tek tek anlatmaya çalıştım. 8 maddede, en kısa zamanda, geçmişte burada görüşülmüş olan konular ihtiva ediyor; demek ki tartışamıyoruz, demek ki görüşemiyoruz, böyle bir yasa yapma sistemi olmaz demek ki. Geçen, bundan önceki torba yasada da -ne kadardı hatırlamıyorum ama- 20 küsur maddenin yüzde 90’ı yine aynı şekilde, çok kısa bir süre önce görüşülmüş maddelerdi. Burada ne bürokrata kimse bir şey
söyleyebiliyor… Dalga geçiyor “Ya, bu eksik olmuş, şunu gönderelim Meclise çıkarsın da.” diye. Yönetmelik böyle yapılmaz, böyle kanun yapılır mı! Yönetmelikte bu hatalar olmaz ve hiçbir sorumlusu yok, siyasi sorumlusu yok. Bir bakan gelip de, siyasi sorumluluğu olan bir bakan gelip de “Sorumlusu benim.” diyemiyor “Ben istifa ediyorum.” diyemiyor. Böyle şey olur mu? Böyle bir sistem olur mu? Tabii, bakanlar olsa da siyasi sorumlulukları yok, hiçbirisi seçilmiş değil ve Meclise karşı hiçbirisinin sorumluluğu yok; millete de sorumluluğu yok, Meclise de sorumluluğu yok yeni Anayasa’mıza göre. Biz de kanun yapıyoruz burada güya, yasama yapıyoruz.
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) –
Diğer bir mesele iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanı konusunda, değerli arkadaşlar bakın, yasayı 2012 yılında çıkarmışız. 2012 yılında, yasa bir yıl sonra yürürlüğe girmesi için devreye sokulmuş; 2013 yılında. 2013 yılından bugüne 6 kez veya 7 kez bu yasayı ertelemişiz, diyoruz ki, iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanı konusunda 7 kez ertelemişiz.
Peki, bu dönemde ne olmuş arkadaşlar? Biz iş cinayetleri konusunda hâlâ Avrupa’da 1’inciyiz, dünyada 3’üncüyüz arkadaşlar. Bakın, iş cinayetlerinde hâlâ Avrupa’da 1’inciyiz, dünyada 3’üncüyüz ve bu konuda gerekli düzenlemeleri yapmadığımız için, hayata sokmadığımız için iş cinayetleri devam ediyor. Bu sefer ne yapmışsınız arkadaşlar? Bu yasal düzenlemeyi ta 2023’ün sonuna kadar ertelemişsiniz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Firmalara “İş güvenliğini boş ver, iş sağlığını boş ver, uzmanı boş ver; sen çalışmana bak; işçiymiş, iş güvenliğiymiş, iş cinayetiymiş bunları boş ver.” demek anlamına geliyor. Bunu kesinlikle kabul etmemeliyiz arkadaşlar. Bakın, eğer ki bu yasa bir kez daha geçerse bu dönemde olacak her bir iş cinayetinin vebali üzerinizde olur, onu söyleyeyim. Her bir iş cinayetinin vebali üzerinizde olur; teklif sahiplerine ve el kaldıracaklara söylüyorum. Bu yasayı üç yıl daha ertelemek demek patronlara “Kardeşim, iş güvenliğine bizim herhangi bir önem verdiğimiz yok, siz çalışmanıza bakın.” demektir. Ben bu anlamda -eminim ki iş verenler de böyle bir şeyi asla istemezler- bu yasa değişikliğinin yapılmamasını ve iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanlarının bir an önce işletmelerde istihdam edilmesi için yasanın devreye geçmesini öneriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Tatlıoğlu, buyurun lütfen.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
8’inci maddeye geldiğimizde bakın arkadaşlar, burada bir sıkıntı var, uzatıyoruz. Hâlbuki Sayın Kırkpınar çok güzel bir formül söyledi. Gelin, iktidar olarak bunu düzenleyin. Lütfen bunun arkasında durma cesaretini hep beraber gösterelim. Bizim başka bir önerimiz vardı ama onun önerisi hepimizden daha doğru bir öneri. Bakın arkadaşlar, Türkiye’de 3 milyon 150 bin KOBİ var. Bunun 2 milyon 950 bini mikro KOBİ. Ortalama kaç kişi çalışıyor biliyor musunuz mikro KOBİ’de? Sahibiyle beraber 1,96. Sahibini çıkardığımızda her KOBİ 1 kişiden az çalıştırıyor. Şimdi, biz bunlara diyoruz ki: İş güvenliği elemanı çalıştır. Bir formül var “Devlet bir havuz yapsın buradan hizmet versin parası karşılığı.” Düşünün 1 kişiden az çalışıyor, 2 kişi bir kendisi bir yanındaki. Yaşar Bey’de dedi ki: Bunlardan birisine eğitim vererek sertifika verelim ve denetleyelim. Bitsin, bir düzenleme yapın bu, gelip gitmesin, yıpranmış tren yolu gibi olmasın.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
8’inci madde, iş güvenliği uzmanı çalıştırmayla ilgili zorunluluğu, 50’den az çalışanı olan ve en az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için süreyi uzatıyoruz. Bilmiyorum süreyi çok mu fazla uzatıyoruz, 2023 demişiz. Aslında dün de grup temsilcileriyle konuştuk, bu maddeyle ilgili yani bir düzenleme ihtiyacı olduğu açık. Çünkü bu hükmün uygulanabilme kabiliyeti yok, o anlaşılıyor, 2023’e kadar uzattığına göre. İsterseniz 2053 diyelim, bir daha uzatmak zorunda kalmayalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – 2071 diyelim.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Ama esas soruna çözmek lazım. burada, ilgili maddede, bu zorunlulukla ilgili mevcut durumu tespit edip buna göre yeni bir tedbir geliştirmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum, böyle sürekli uzatıp uzatıp yapmaktansa.
Ben teklifi verdikleri için Sayın Kırkpınar’a, Sayın Keşir’e çok teşekkür ediyorum. Hayırlı olsun diyorum, teklifi destekliyoruz. Sağ olun.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Sayın Öztürk, buyurun lütfen.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli katılımcılar, teklif sahibi arkadaşlarım; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
VELİ AĞBABA (Malatya) – Çok teşekkür ederim Başkanım.
Ayrıca yeni seçilen arkadaşlarımıza ve sizlere başarılar diliyoruz.
İktidarın getirdiği teklifle iş güvenliğinin ve iş sağlığının yine bir kenara bırakıldığı görülmektedir.
İşçinin canının ve sağlığının önemsenmediği bir kez daha gösterilmektedir. Değerli arkadaşlar, teklifte kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için 1/7/2020 tarihiyken yapılan değişiklikle bu tarih 31/12/2023’e ertelenmekte. Değerli arkadaşlar, Türkiye’de bu sayı aralığında olan iş yeri sayısı tam 1,8 milyon; bu iş yerlerinin her birinde 3’er kişi çalıştığını düşünürseniz 5,4 milyon kişi eder ve maalesef bu iktidar döneminde, 18 yıllık dönemde katledilen, kurban giden işçi sayısı 25 bin kişi. Şimdi, bir de kalkmış en az 5,4 milyon kişinin canı, üç yıllığına daha tehlikeye atılıyor. Bu, derhal geri çekilmeli, hakikaten bu çok tehlikeli bir uygulamadır. Meclisin çıkarmış olduğu yasa, yine Meclis eliyle üç yıl ertelenmek istenmektedir. Bu da işçiye “Ya ölüme razı ol ya da ölümün fıtrat olduğunu kabul et.” demektir. Bu yasanın mutlaka çekilmesi gerekiyor.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
8’inci maddeyle 4857 sayılı İş Kanunu’nun mülga 81’inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç, kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için 1/7/2020 tarihinde yürürlüğe girer şeklinde düzenleme yapılıyor. Belirtilen iş yerleri için sekiz yıldır uygulanmayan bu maddenin yürürlük tarihinin iki buçuk yıl daha ertelenmesi işçi sağlığına ilişkin büyük sorunların yaşandığı günümüzde daha da ciddi sorunlar yaratacaktır. Kanun maddesi ötelenirken belli koşullar getirilmelidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOŞER – Sayın Girgin, ilaveler de bitti lütfen tamamlayın.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Tamamlıyorum izninizle.
Örneğin, bu madde iki buçuk yıl öteleniyor ancak 2021 yılında şu koşulu, 2022 yılında şu koşulu, 2023 yılında ise şu koşulu yerine getirmiş olmanız gerekmektedir; şu tarihlerde denetimler başlayacaktır, koşullarını yerine getiremeyenlere şu cezalar uygulanacaktır gibi yaptırımların konulması gerekmektedir. Aksi hâlde, 2023 yılında da yeniden bir ötelemeyle
karşılaşacağız.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) –
Teklifin 8’inci maddesi, madde geldiğinde uzun uzun ben orada konuşmak istiyorum çünkü zamanında ben iş yeri hekimliği de yaptım yani bu iş yeri hekimliği konusunda -Sayın Genel Müdür de burada- ilk, teklif çıktığında, tekrar bu yapılan düzenleme ileri bir tarihe ertelenmişti yani mevzuat getirildiğinde. Biz baktığımızda Türkiye’deki bütün istatistik kurumları, artık her kentte işçi sağlığı güvenliği kurulları oluştu kriz masaları gibi.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Artık Türkiye’de zaten “iş kazası” deyimi yerine “iş cinayetleri” deniliyor ve öyle bir sürece geldi ki bu giderek hep ertelenmesi, karşıda bu işe mükellef olan kişilere ciddi bir rahatlama getirdi, esneme “Nasıl olacak çıkmayacak, nasıl olsa ertelenecek.” Yani bu konuda işverenler tekrar büyük bir baskı yapmaktadır. Şimdi, sorun işçi sayısına, çalışan sayısına baktığında değil, gerçekten bu konuda uzun uzun çalışmak lazım ve burada epey emek harcayan kurumlar var yani sendikalar var, meslek örgütleri var, daha önce sertifika programında çalışanlar var ve bu konuda çalışan özel kurumlar bile çok büyük bir mağduriyet yaşadılar. Bakın, Türkiye’de otellerde yangın çıktı, insanlar yaşamını yitirdi. Koca otelde çalışan sayı 6. Yurtta, öğrenci yurdunda yangın çıktı, insanlar yaşamını yitirdi, çocuklar yaşamını yitirdi, çalışan sayısı az. Bizim bir an önce okullarla ilgili, alışveriş merkezleriyle ilgili, büyük restoranlar… Sorun çalışan sayısı dışında oradan hizmet alan insanların sayısına da bakmak lazım. Bununla ilgili Sayın Genel Müdür, çok ciddi bir çalışma yürütmek lazım, katkı vermek lazım çünkü çalışan sayısına baktığımızda az olabilir çalışan sayısı fakat oraya giren, çıkan, hizmet alan sayısı çok fazla olduğunda gerçekten kaza değil cinayet olabiliyor, hepimizin sorumluluğu var burada. Bununla ilgili bir düzenleme yapmak lazım, bunun geri çekilmesi lazım, hele hele yani gerekçeyi pandemi gösterip 2023’ün sonuna ötelemek yani deyimi yerindeyse yani buna hiçbir kılıfa gerek yok, tümüyle esnafların, işverenin bu konuda baskılarını gündeme almak. Bir teklif sekiz yıl içerisinde 5 kez uzatılıyorsa ciddi bir problem vardır, bu problem üzerine düşünmek lazım. Sadece kamunun, bürokratların değil işin bütün taraflarının yer alması lazım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.
Madde 8’le 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 38’inci maddesinde bir değişiklik yapılıyor. Bu değişiklikle, kamu kurumları ile
50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için 1/7/2020’de bitecek olan erteleme 31/12/2023 tarihine öteleniyor. Yani burada çok ciddi, üç yıllık bir öteleme var. Öncelikle, neden böyle bir üç yıllık öteleme yapıldığını sormak gerekiyor. Bunun yanında, 6331 sayılı Yasa 2012’de çıkarıldığı zaman çok ses getirmişti ve Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu Yasa getirilmişti ama görünen o ki sadece Avrupa Birliği uyum yasalarına uymak için getirilmiş, çünkü Yasa bir türlü hayata geçirilemiyor. Sekiz yıldır, dokuz yıldır hayata geçirilemeyen bir yasa neden yapılmış? Yani ya yaptığın yasayı hayata geçireceksin ya da hayata geçiremeyeceğin bir yasayı yapmayacaksın. Şimdi, burada iki türlü bir sıkıntı var. Yasanın içeriği gerçekten tekrar üzerinde çalışılması ve düzenlenmesi gereken bir içerik. Şu anda sektöre hiçbir şekilde çözüm üretmiyor. İşveren ile iş sağlığı ve güvenliği hizmeti veren uzmanlar arasında, işveren ile devlet arasında iş sağılığı ve güvenliği hizmeti veren firmaları ve uzmanları bir tampon bölge ve bir günah keçisi hâline getiren bir yasa olduğunu görüyoruz. Şimdi, ikinci bir önemli konu: Biliyorsunuz, oluşturulan yeni düzenlemeyle bakanlıklar birleştirildi. Yine görüyoruz ki Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu yasanın gereklilikleriyle hiç ama hiç ilgilenmiyor. 2012’de çıkan bir yasa bugün, sadece, Covid-19 salgını nedeniyle eğitimlerin aksamasıyla ilgili sınavların gerçekleştirilememesinden kaynaklı olarak oluşacak uzman ve hekim açıklarını önlemek adına İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda böyle bir ötelemeyi getiriyorsa Bakanlık hiçbir şey yapmamış -burada kurumların yetkilileri var, kendilerine de buradan sorumu da şimdiden ileteyim- yatmışlar demek ki ya da Bakan Hanım ilgilenememiş iş yoğunluğundan, böyle bir çalışma yapılamamış. Sayın Başkanım, öncelikle -kayıtlara da geçmesi açısından- bu Bakanlık mutlaka bölünmek zorunda, Çalışma Bakanlığı ayrı bir bakanlık olarak bu çalışmaya başlamalı.
Bakın, daha yeni bir patlama yaşadık Sakarya’da ve insanlarımız öldü. Şimdi, bu kanun teklifi burada ne diyor: “Kamu kurumları ile 50’den az çalışanı…” Ya, kamu kurumları da sekiz yıldır bu hizmeti alamıyorlar. Şimdi, patlamaya baktığımız zaman, birinci patlamadaki malzemeleri taşıyan kamyon, nerenin kamyonu? Belediyenin kamyonu. Belediye ne? Kamu kuruluşu. Ölenler kim? Askerlerimiz. Şimdi, kamu kuruluşlarında bu hizmet alınmaya başlasaydı bugün, Bakanlık bunun altyapısını hazırlamış olsaydı –ki uzman sayısı da yetersiz falan değil, başlanabilir bu arada- eğer bu eğitimleri almış olsaydı o çocuklarımız, o kamyonu kullanan kişi belki de bu kazalar yaşanmayacaktı, o en son kaybettiğimiz 7 vatandaşımız, askerlerimiz hayatını kaybetmeyecekti, o nedenle şehit olmayacaktı. O nedenle bu kanunun ötelenmesi kesinlikle çok riskli. İşverenlerin sıkıntısı olduğunu da biliyoruz. Tamam, biz, işverenleri de tabii ki düşünmek zorundayız -madde üzerinde yine söz alıp konuşmak istiyorum- ama buna mutlaka bir düzenleme getirilmeli ve devlet, artık nasıl şu 2’nci, 3’üncü, 4’üncü maddelerde işverenler işin elini taşın altına sokuyorsa –ki sokmuyordu aslında, orada İşsizlik Fonu devreye giriyor ama- burada devlet elini artık taşın altına sokmak zorundadır. Bu kanunun ötelenmesi hiçbir şeyi çözmeyecek. Tekrar kanun üzerinde bir çalışma yapılmak zorundadır.
Teşekkür ediyorum.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle hazırunu ve sizleri selamlıyorum.
Bakın, ben size şöyle söyleyeyim: İş sağlığı ve güvenliğinde –genel müdür de buradaysa, ilgili bürokratlar buradaysa bilirler- bir taraf iş yeri hekimidir, doktordur; bir taraf iş güvenliği uzmanıdır. Ya teknik bir fakülteden mezun olacak, ya o bölümün kendisinden mezun olacak ya da mühendis olacak, o bölümle ilgili eğitim alacak ve kursunu aldıktan sonra ÖSYM’nin yaptığı bir sınavda başarılı olup C sınıfı sonrasında B sınıfı ve A sınıfı düzeylerine ulaşacak. Diğer kişi de diğer sağlık personelidir yani sağlıkçıdır, sağlık emekçisidir. Şimdi ben size şöyle söyleyeyim: Bu Komisyonda bu şey tartışıldığı zaman ana Komisyon üyeleri, oy kullanan Komisyon üyeleri bu alanla ilgili bir şeyleri var mıdır? Yoktur. Bakın ben size şöyle bir şey söyleyeyim. Bakın şimdi çok ironik bir şey söyleyeyim. Müsaade edin.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Yüksek lisans yapar.
Bakın, tabii ki yüksek lisans yapması önemlidir. İş yerlerinde gerçekleşen kazaların yüzde 30’u az tehlikeli yerlerde oluyor. Ölümlü olan iş kazalarının yüzde 50’si az tehlikeli olanlardandır.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Bu rakamlar doğru mu gerçekten?
Siz, burada sermayeyi, patronları korumak için bir hamle yapıyorsunuz ama bir tarafın hakkını yediğinizi, bir tarafın özellikle sağlığını, yaşam hakkını tehlikeye attığınızı hesaba katmıyorsunuz. Ülkeler bazında baktığınız zaman iş kazası açısından biz vahim bir durumdayız. Meslek hastalığı konusunda bu ülkede kayıt yok. Yani meslek hastalığından ölen kimse yok görünüyor. Hâlbuki binlerce insanımız kömür madenlerinde çalışır, kum madenlerinde, kum ocaklarında çalışır.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Bir saniye efendim.
Lütfen tamamlayınız buyurun efendim.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Tamam Sayın Başkanım. Şimdi, şunu
söyleyeyim: Birçok alanla ilgili ciddi anlamda sıkıntı var. Mesela, İşsizlik Fonu’yla ilgili tartışılması gereken yer yine Çalışma Bakanlığının bağlı olduğu Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun olduğu komisyon olması gerekirken burada tartışılıyor.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Bir şey sormak istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Arkadaşlar lütfen.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Başkanım, iş kazalarındaki ölümlerle ilgili dedi ki Sayın Vekilimiz “Yüzde 50’si az tehlikeli yerlerde meydana geliyor.” onunla ilgili kesin bir bilgi var mı yani?
HABİP EKSİK (Iğdır) – Söyleyeyim…
NİLGÜN ÖK (Denizli) – “Yüzde 50” dedi.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Maddede zaten hepsini sizinle teker teker
paylaşacağım.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Neyse arkadaşlar, karşılıklı konuşursunuz.
Karşılıklı bir araya gelin konuşun onu.
“Yüzde 50” demedi “Yüzde 30” dedi, bir araya gelin konuşun.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – “Yüzde 50” dedi.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Yüzde 30!
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, yüzde 30.
Sayın Demirtaş, buyurun efendim.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
KANİ BEKO (İzmir) – Süremden üç dakika aldınız.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Yok, daha başlatmadım. Ya, istediğiniz kadar süre veririm merak etmeyin siz.
Buyurun.
KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve Komisyon üyeleri; sizleri sevgi saygıyla selamlıyorum, Sayın Başkan size de başarılar diliyorum.
Ülkemizde her gün ortalama altı işçi, iş kazası sonucu maalesef hayatını kaybetmektedir. 2017 yılında 2.006 işçi kazalar sebebiyle hayatını
kaybetmiştir, 2018 yılında ise 1.923 işçi yaşamını yitirmiştir, ne yazık ki 2019 yılında ise en az 1.736 işçi yaşamını yitirmiştir. 2020 yılının ilk yarısında ise iş cinayetlerinde en az 934 işçi arkadaşımızı kaybettik. İşçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı, on sekiz yıllık AKP iktidarında en az 25 bin işçi hayatını kaybetmiştir. Şimdi bu ertelemeyle yeni ölümlerin, cinayetlerin maalesef önünü açmaktayız. 14 Temmuz 2020’de Meclise sunulan yasa teklifiyle, Covid-19 nedeniyle çalışma yaşamında hâlen uygulanan bazı tedbirlerin yanında ek tedbirler alınması öngörülmektedir ancak teklifle işverenlere kolaylıklar, işçiye ise yeni yükler getirmektedir. Her şeyden önce, bu teklif hazırlanırken düzenlemeler konusunda sendikaların görüşü alınmadı ve üçlü danışma kurulu toplanmadı. Teklif, muhtemelen işverenlerin görüşleri alınarak hazırlandı ancak sendikaların görüş ve önerileri maalesef alınmadı.
CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sayın Başkan ve diğer seçilen arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum.
Yine, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili uzman istihdamı hususunun ertelenme konusuyla ilgili, arkadaşlarımız gerçekten önemli açıklamalar yaptı. Ben, o açıklamaları da aynı şekilde buradan tekrar etmekle yetineyim. Ancak, şimdi, bir yasa düzenlenirken tabii gerekçe de sunuyorsunuz. Yani, en azından şu gerekçenin birazcık mantıklı olmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Yani, kimse kusura bakmasın, arkadaşlarımızdan da özür dileyerek konuşuyorum. Yani, bakın, sınav yapılamadı, eğitim çalışması verilemedi işte sınavda gerçekleşemedi bu nedenle de bu yasayı uzatıyoruz. Şimdi değerli arkadaşlarım, yani sadece sınav yapılamadı gibi bir mazeret yani. çokta böyle gerçekçi bir mazeret olmadığını hepimiz BAŞKAN LÜTFİ ELVAN –
8’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8- 20/6/2012 tarihli ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 38 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan "1/7/2020” ibaresi "31/12/2023” şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, aslında bu maddeyi çok konuştuk, geneli üzerinde de konuştuk. İş güvenliği uzmanlarına yönelik olan madde.
İlave söyleyeceğiniz bir şey var mı Ayşe Hanım?
Buyurun.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Başkanım, burada birkaç husus
söylemek istiyorum. Öncelikle, burada az tehlikeli olan, 50’nin altında işçi çalıştıran yerleri konuşuyoruz. Geneli üzerinde konuşulurken kümülatif bazı rakamlar verildi, az tehlikeli iş yerlerindeki iş kazalarıyla ilgili. Aslında, bu kümülatifin içinde 50’nin üzerinde işçi çalıştıran iş yerleri de var, onu burada, özellikle tutanaklara geçirmek isterim.
Bir de burada 50’nin altında işçi çalıştıranlar için kendi işletmesinde on altı saatlik ders alarak bunu yapabilme imkânı var mevcut kanunda ve burada toplam iş yeri sayısı 1 milyon 114 bin. Bu anlamda, 85 bin kişi bu eğitimi almış ama 53 bin 800’ü başarılı olmuş. Tabii, burada önemli olan bu maddeyle ilgili Covidden dolayı özellikle C sınıfı sınavların, daha doğrusu ÖSYM’nin yapması gereken sınavların yapılamamış olması, bugün itibarıyla A, B, C sınıfı ve işyeri hekimliği sınavlarında toplam 31.163 kişinin bu süreçte sınavı ertelendi, bu çok ciddi bir rakam. Bu rakamın da sahada uygulanabilirlik açısından ciddi bir farklılık yaratacağı için bu maddeye ihtiyaç duyuldu. Geneli üzerinde çok konuşulduğu için ben daha detaylı bilgi vermeyeceğim.
Şunu söyleyeyim sadece, burada, şu elimde görmüş olduğunuz talep formları, şu gördükleriniz Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu, Türk Eczacıları Birliği, Ankara Barosu Başkanlığı, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu, Türkiye Serbest Muhasebeciler Mali Müşavirler Oda Birliği, Türkiye Kuyumcu ve Saatçiler Odası, Karabük Ticaret ve Sanayi Odası, Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası, Karacabey Ticaret ve Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret, Sanayi Odasının ertelenmeyle ilgili taleplerini içeren başvurular. Bunlar da Komisyonumuza ulaştı. Ben de bunları sizinle paylaşmış olmak istedim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın İpekyüz.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Öncelikle teşekkür ediyorum.
Tabii en sonunda…
EMİNE GÜLÜZAR EMECAN (İstanbul) – Sektörden birisi söz almayacak mı Başkanım.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Ha, pardon sektörden kimse var mı arkadaşlar?
Buyurun, hoş geldiniz.
GÜVSAD GENEL BAŞKANI CEYHUN TARGIN – Hoş bulduk. GÜVSAD, Güvenli ve Sağlıklı Yaşam Derneği Genel Başkanıyım ama 1 Temmuzda yasanın ötelenmemesiyle ilgili ülke genelinde ağırlıklı iş sağlığı güvenliği profesyonellerinden oluşan, bunların içerisinde 24 tane derneğimiz, 10 tane sendikamız var, 34 sivil toplum kuruluşunu oluşturan bir platformu da temsilen bulunuyorum. Hepinizi öncelikle saygı ve sevgiyle selamlamak isterim.
Şimdi, yasanın erteleme gerekçesinin pandemi gerekçesiyle sınavın yapılmaması olduğu ortaya konuyor ancak sınav takvimine dönüp
baktığınızda, Genel Müdürlüğün yılda iki defa sınav yaptığını görüyorsunuz. 2012’de çıkan ve yaklaşık 8’inci yılını tamamlayan bir yasada sektöre hizmet verecek iş sağlığı güvenliği profesyonellerinin ihtiyacı karşılar noktaya gelmesinin bu sene sadece yapılmayan nisan ayındaki sınava bağlanması ve buna bağlı olarak da yasanın üç buçuk yıl kadar bir süre daha ötelenmesini inandırıcı bulmadığımızı söylemek istiyoruz. Eğer bu noktada nisandaki sınav yapılabilseydi, pandemi olmasaydı demek ki o sınava girmesi gereken 30 bin kişi sınava girecekti ve 1 temmuz itibarıyla yasa yürürlüğe girecekti. Kolayı var, bakın, üniversite sınavı yapılabiliyor. İşte, çocuklarımız, milyonlarca kişi sınava girebiliyor. Bakanlık bu sınavı nisanda hadi yapamadı, temmuzda yapabilirdi. Şimdi tarih belli 7 kasımda yapacak. 7 kasımda 30 bin kişiyi sınava sokar, hadi pandemi koşulları dolayısıyla her şey Türkiye'de öteleniyor. Üç buçuk senenin bir mantığı yok, bizim talebimiz yasa ertelenecekse bile bu hükümler en azından altı ay sonraya ötelenmesi ve
31/12/2020 itibarıyla yürürlüğe girmesidir. Tabii ki bu da…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Bir saniye, evet, buyurun.
GÜVSAD GENEL BAŞKANI CEYHUN TARGIN – Şu an toplam 120 bin
kişiye yakın iş sağlığı güvenliği profesyoneli ki bunların 70 bini iş güvenliği uzmanıdır, yaklaşık 30 bini iş yeri hekimidir, 18 bin civarında da iş yeri sağlık personeli vardır. biz bunların tamamının gerek kamuda gerek 50’nin altındaki iş yerlerinde ihtiyacı karşılayacağı kanaatindeyiz.
Bir başka konu, ötelendikçe hiçbir yasa çıktıktan sonra on bir sene eleman yok, bu noktada bunu karşılayacak personel yok şekliyle ötelenemez. Bu, şunu getiriyor aynı zamanda: hem işverenlerin aynı SGK, vergi
ötelemeleri ve aflarındaki alışkanlık gibi…
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Ya, arkadaşlar, yani şimdi bakın, sorununuzu anlatın, kendi alanınızdan dışarı çıkmayın lütfen ya. Buraya sana bir sivil toplum kuruluşu olarak görüşünü aktar dedim ama sen o taraftan her tarafı şey yapıyorsun ya. Böyle bir şey olmaz ki ya!
GÜVSAD GENEL BAŞKANI CEYHUN TARGIN – Başkanım bir tarafa bağlayayım. Şu anda bir taraftan sınavlarla iş güvenliği uzmanı eksiği tamamlanmaya çalışıyorken bir taraftan da ötelemeyle meslek mensuplarının yarısından fazlası şu anda mesleği bırakma aşamasına gelmiştir. İşverenin sorumluluğunun kendisine yüklenmesi ve cezaevine girme korkusundan. Dolayısıyla, sınavlarla eleman istihdamı noktasına giderken bir taraftan da ötelemelerle uzman arkadaşlarımızın bu noktada artık görevi yapmama isteksizliği ortaya çıkıyor. Ben buna işaret etmeye çalışmıştım.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Peki, teşekkür ediyorum.
Aslında bu noktada şöyle, Çalışma Bakanı Yardımcımız burada herhalde, şimdi, tabi şöyle bir sorun var değerli arkadaşlar, bir taraftan -yani müsaade ederseniz, yanlış anlamazsanız- bu maddeyle alakalı diyelim ki 49 kişi çalışan bir iş yeri düşünün, bir iş güvenliği uzmanının olması gerektiğini düşünüyorum, bu benim şahsi kanaatim diğer taraftan da Ankara Barolar
Birliğinin de yazısı var, gelmiş, 1 avukat yanında 2 kişi çalıştırıyor, diyorsunuz ki “üçüncü kişi olarak da iş güvenliği uzmanı alın.” Şimdi dolayısıyla bu konunun üzerinde bir çalışma yapılması lazım. Yani burada söyleyelim arkadaşlarımıza: Çalışma Bakanlığı, bence siz bir çalışma yapın. Yani, bakın bunun makulü neyse, anlatabildim mi? Makulüne yönelik mutlaka bir çalışma yapalım ve buraya da getirin bunu. Bu, bir taraftan bakıyoruz, uygulanabilir yönü yok, diğer taraftan da uygulanması gereken zorunluluk var. Böyle bir açmazın içerisindeyiz. Dolayısıyla bu konuda Çalışma Bakanlığı olarak mutlaka sizin bir çalışma yapıp bu çalışmayı bize getirmeniz gerektiğini düşünüyorum. Şimdi söz vereyim.
Sayın İpekyüz, buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Teşekkürler. Tabii, şimdi böyle bir simit saati oldu, simit saatinde nasıl yapayım?
Sayın Başkan, özellikle size de teşekkür ediyorum yani gerçekten sorun işçi sayısı değil, “tehlike, az tehlike” diye tanımlamak değil. Bugün Türkiye’de hâlâ iş kazası oluyorsa, iş kazası nedeniyle insanlar yaşamını yitiriyorsa, mağdur oluyorsa hepimizin sorumluluğu var ve bu yasa çıktığında herkes hoşnut oldu. Türkiye’de işçi sağlığıyla ilgili bir düzenleme yapılacaktı ve o dönemin yetkilileri, bakanları -Sayın Bakanım, siz de hatırlarsınız, o dönem çalışıyordunuz- bir işçi bile mağdur olmayacak, bir işçi bile işçi sağlığı ve güvenliğinden mahrum edilmeyecek diye yola çıkıldı. Sabah geneli üzerinde de konuşurken yasanın çıkışından sonra, yönetmeliğin çıkışından sonra 5 kez ötelenen ve şimdi bahane pandemi nedeniyle “mayıs ayında sınav yapılmadığı için” deniyor. Ya, 2023 yılına kadar sınav mı yapılmayacak? Yani o zaman bunu diyelim “2024 yılında sınav yapılacak.” Herkes bu işi boş versin o zaman, özel merkezler boş versin, üniversiteler boş versin, eğitim verilmesin. Yani, o zaman burada bir sıkıntı var. Yani, sizin dediğiniz gibi bu sıkıntıyı madem ki insandan söz ediyoruz ve sağlıktan söz ediyoruz hem de bu pandemi kılıfıyla ötelemeye çalışıyoruz. Pandemi dediğimizde insanlar ölmesin, yaşasın diyoruz. Fakat insanların kaza geçirmesine, ölmesine sanki bir olanak tanıyormuş gibi çelişkili bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bunu konuşalım ve gerçekten ihtiyaç neyse ilgili taraflarla işleme koyalım. Yani, bir düzenleme 8 yılda 5 kez öteleniyorsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Allah’tan şimdi aralık 2023’e öteleniyor, hep temmuz aylarına ötelenmiş, 1 Temmuz, 1 Temmuz, 1 Temmuz, 14,16,17,18,20. Şimdi Aralık 23 yani buna bir an önce düzenleme yapmak lazım.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Aslında Sayın İpekyüz, biz grup sözcüleriyle yapmış olduğumuz toplantıda…
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Biliyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Bir arkadaşımız şunu söyledi, sadece örnek olması açısından söylüyorum, Sayın Erdem, Ahmet Bey, Bakan Yardımcımız, dedi ki mesela iki üç kişi çalışan, üç beş kişi çalışan yerlerde çalışanlardan birisi bir eğitime tabi tutulabilir, bunlar bir sertifika alır.
HABİP EKSİK (Iğdır) – O var zaten.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Var mı mevcutta?
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Var, var. 10 kişinin altında işyerlerinde yapılabiliyor.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Efendim?
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Online eğitimle yapılabiliyor, uzaktan eğitim 16 saatte bir yapılabiliyor.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sadece kendi iş yerinde o belgeyi kullanmak kaydıyla.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Anladım.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Ama buna da çok talep olmamış, aslında bunu motive etmek belki gerekebilir.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Anladım, şimdi Sayın İpekyüz, siz devam edin.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Şimdi, aslında çok büyük bir konu yani ben kendi dönemimde iş yeri hekimliği de yaptığım için, Sayın Keşir, gerçekten ihtiyaç var konuşmaya da, karşılıklısı olursa. Esnaf ticaret odası ne kadar geç para verirse onu isteyecek, onu diyecek ki “Bir an önce öteleyin.” Ama, peki, bir öğrenci yurdunda insanlar ölüyorsa ne diyeceğiz buna? Bir otelde insanlar ölüyorsa, otelde 5 kişi çalışıyor, ne diyeceğiz buna? Bir okulda büyük bir felaket çıktığında okulda çalışan sayısı azdır. Bizim buna ilişkin bir inceleme yapmamız lazım. Hizmet alan, hizmet sunanda belki de onları kriter vermemiz lazım. Bir berberde çalışan, evet bir kişi, onunla ilgili düzenlemeler olabilir. Neyse, yani, bir avukatın yanında, bir büroda çalışanlarla ilgili, bunlar konuşulabilir ama peki biz öğrenci yurdunda yaşamını yitirenlerle ilgili…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Ne diyeceğiz, otelde yaşamını
yitirenlerle ilgili ne diyeceğiz? Şimdi pandemi nedeniyle okul uzatıyoruz, okullar açıldığında ne olacak? Bir felaket olacak. Yani, bunların hepsini düşünmemiz lazım, karşılıklı bir şey yapmamız lazım. Evet, yani bu Komisyonun ismi Plan ve Bütçe Komisyonu, bunun planlamasını yapmamız lazım, yapmadığımız zaman her yıl önümüze gelecek. Eminim 2023’te de başka bir bahane bulacağız. Yani bu bahanelerden kurtulup bir an önce, Genel Müdür burada, Sayın Bakan Yardımcısı burada, bizler buradayız, ilgili tarafları da çağıralım, sadece işveren kısmı değil, esnaf sanatkarları değil, ticaret ve sanayi odalarını değil. Bu konuda eğitim veren kurumları çağıralım, üniversiteleri çağıralım, sahada bu işi yapanları çağıralım. Her kentte özellikle büyük şehirlerde işçi sağlığı, güvenliğiyle ilgili kurullar oluşturuldu. Bunların içinde sendikalar var, meslek örgütleri var, birçok kesim var, onları çağırmamız lazım ve bizim her ay iş kazası ve iş cinayeti nedeniyle yaşamını yitirenlerle ilgili rakamlar çıkıyor, biz insandan söz ediyoruz. Bir an önce bunlarla ilgili düzenlemeler yapmamız hepimizin lehine olur ama burada ne olmuş oluyor? Giderek bizim yaptığımız denetimlerde bile diyelim ki yangınla ilgili, başka şeylerle ilgili denetimlerde risk faktörleri… Kişi diyor ki veya kurum diyor ki “Nasıl olsa ertelenecek, temmuza ertelenecek, 2023’e ertelenecek.” Peki 2023’e kadar kazaya kurban olanlar, yaşamını yitirenler ne olacak? Bununla ilgili hiçbir şeyi konuşmuyoruz, ertelemeyi konuşuyoruz ve bunlar önlenebilecek şeyler. Çok basit önleyebileceğimiz şeyler, konuşabileceğimiz, detayını yan yana getirebileceğimiz şeyler. Yani, sonuçta biz insandan söz ediyorsak bunu hep beraber konuşmamız lazım. Bunun alelacele buraya getirilmesi hiçbirimize yarar getirmeyecek. Bir an önce bununla ilgili kurullar, vekiller yan yana gelelim, bir düzenleme yapalım. Belki, diyebiliriz ki “Aile hekimlerine de bir yetki verelim.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, lütfen tamamlayalım.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Aile hekimlerine zaten bir şey var, otuz saatle ilgili bir sıkıntı var. Mesela diyoruz ki “Şu, şu kısımlarla ilgili eğitim de şart değil, korumakla ilgili şunlar yapılabilir.” Yani geçmişte sağlık ocağı sisteminde bir kısım düzenlemeler vardı. Madem bu çıktı, bunları yapabiliriz yani bizim teoride, kağıt üzerindeki çok iyi görünen şeyler pratikte insanların yaşamına mal oluyor. Bunu bir an önce düzenleyelim ve gerçekten bu işçi sağlığı ve güvenliği çok büyük bir mesele, Türkiye ciddi mevzuat değişikliği yaptı, bu mevzuat değişikliğini biz yerine getirmediğimizde inandırıcılığı kalmıyor. Yani, sigarayla ilgili o kadar ciddi adım atmış, o kadar olmazsa olmaz adımlar atmış bir yapı, bir yönetim dünyaya örnek olacak, işçi sağlığı güvenliğinde ötele, ötele, ertele, ertele, ertele ve tümüyle işçi aleyhine, tümüyle insanların aleyhine, hepimizin aleyhine. Yani, bir an önce bunun düzenlenmeye ihtiyacı var Sayın Başkan. Bunu oturup konuşmak lazım.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Emecan…
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, evet geneli üzerine konuşurken değindiklerime burada fazla girmeyeceğim, tekrara düşmeyeceğim.
Şimdi, aslında iki taraftan bakmak gerekiyor bu kanuna. İlk çıktığında ve 2012 yılında geldiği zaman çok heyecan yaratmıştı. Öncelikle iş kazalarının azalacağı, ölümlerin azalacağı, kazalarda hayatını kaybedenlerin. Böyle bir beklenti de oluşmuştu toplumda ve yeni de bir sektör yaratıldı aslında kanun çıkarıldığı zaman. Şimdi, baktığınız zaman iş kazalarında azalma oldu mu? Hayır, artma oldu. Ölümlerde azalma oldu mu? Hayır, azalma olmadı, hâlâ her ay yüzlerce çalışanımızı iş kazalarında kaybediyoruz. Şimdi, kanunun uygulamasında zaten bir sıkıntı olduğu ortada, bunu bir kenara koyalım. İkincisi, bu kanun çıkarıldığı zaman yeni bir sektör yaratıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Sayın Keşir, bir liste saydı işte, ertelenmesini isteyen odalar, kurumlar, KOBİ’ler, şunlar, iş verenler, iş veren sendikaları, şöyledir, böyledir. Peki, burada da yaratılan bir sektör var, onları ne yapacağız peki bir taraftan? Bu insanlara ümit vermişsiniz, 2012 yılında. Bu insanlar bu sektöre girmişler. Şimdi, etkilenen taraflara baktığımız zaman istihdam alanında sektörde iş sağlığı ve güvenliği hizmeti sunan OSGB’ler var yani ortak sağlık güvenlik birimleri. Devlete para ödeyen yani kuruluş aşamasında bile devlete milyarlarca lira para ödeyerek bu kurumları kuran kuruluşlar bunlar. Artı, uzman ve iş yeri hekimi yetiştiren eğitim kurumları açıldı o dönemde. Artı, işte bu sektörde çalışan iş güvenliği uzmanları, iş yeri hekimleri ve diğer sağlık personelleri. Şimdi, siz bunları nereye koyacaksınız bu dönemde? Bu insanlar şirketlerde yatırım yapıyorlar yıllardır ve bakın… Ötemelere bakalım, önce 2012’de çıkıyor, sonra bu uygulama 1 Ocak 2013’te başlayacak şekilde çıkarılıyor kanun.
Sonrasında sırayla, 1 Temmuz 2016’ya, daha sonra 1 Temmuz 2020’ye, şimdi de 31 Aralık 2023’e erteleniyor. Yani uygulanamayacak bir kanun teklifiyle yaratılan bir sektörde de hakikaten bir motivasyon eksikliği, bıkkınlık, bir sıkıntı yaratılıyor şu anda.
Sonuçlarına baktığımız zaman, bu sektörde, alınacak bu karardan etkilenecek hakikaten çok büyük bir kesim var. Yani toplam iş güvenliği uzmanı sayısı A, B, C’ye baktığımızda -sayıları örnek veriliyor bir de- 70.792 kişi, iş yeri hekimi 28.980 kişi, diğer sağlık personeli de 18 bin kişi. Şimdi, bunların istihdamıyla ilgili de sıkıntılar olacak. İşsiz kalma riskleri var bu çalışanların çünkü OSGB’ler olsun, bu firmalar olsun planlarını, programlarını yine gelecek olan bu kanunla birlikte, 50’nin altında çalışanı olan iş yerlerinin devreye girmesine de bağlayarak yaptılar.
Baktığınız zaman, 50 çalışanı olan az tehlikeli sınıfta iş yeri sayısı 1 milyon 80 binken, 50’den az çalışanı olan iş yerlerinde toplam çalışan sayısı 5 milyon 173 bin kişi. Bir kere bu insanları bu hizmeti almaktan bir taraftan mahrum bırakıyoruz, bir taraftan bu hizmeti sunacak olan sektör çalışanlarını zor durumda bırakıyoruz. Yani nereden bakarsanız bakın sıkıntı ortada. Bu kadar ötelenmesi bu kanunun artık uygulanamadığını gösteriyor.
Bir sıkıntı da zaten, iş güvenliği uzmanlarının, iş yeri hekimlerinin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Bugün kazaların önlenememesi ve ölüm sayılarındaki azalışın sağlanamamasındaki en önemli etkenlerden biri de uzmanların, hekimlerin işverene bağlı olarak çalışmaları, onlardan ücret almaları. Ücret aldığınız kişiyi siz nasıl ihbar edeceksiniz, nasıl uyaracaksınız?
Büyük sıkıntılardan biri de burada gerçekten kanun üzerinde çok ciddi çalışma yapılması gerekiyor. Evet, yıl sonuna kadar ertelenebilir ama eğitim yapılamayacağını öne sürerek… Bir kere bu gerekçe çok saçma bir gerekçe. Yani kusura bakmasın hiç kimse, hiçbirimiz aptal değiliz, gerçeği görüyoruz burada. Yani bu sınav takvimiyle ilgili, kusura bakmayın, sınav yapamadık. Üniversite öğrencileri girdi sınava. Neydi yapılan şimdiki sınav? İşte sınav sonuçları açıklandı. Yüzlerce öğrenci girdi. Niçin uzmanlar sınava giremiyorlar, niçin öteleniyor bu sınav. Bu birincisi; anlamsız, bu kanunun kesinlikle geçerli bir gerekçesi değil, üç yıl, üç buçuk yıl ertelenmesiyle ilgili. Bu, gerçekten kabul edilebilecek bir şey değil çünkü uygulanması noktasında Türkiye için çok önemli bir kanun bu.
İşverenlerle ilgili sıkıntıların farkındayız. İşverenler tabii ki istemez çünkü kendilerine ek bir yük gelecek kanun uygulamaya girdiği zaman; herkes sıkıntıda.
Bakın, sabahtan beri burada çalışıyoruz, konuşuyoruz, kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izinlerin uzatılması falan filan, bunun biz farkındayız yani bunu da tabii ki düşünmek zorundayız. Burada da devreye artık devletin girmesi gerekiyor. Bu noktada, öncelikle bu üç yıl ötelemenin değiştirilmesi gerekiyor. Yani bu üç yıl öteleme gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. Sektörde de ciddi bir sıkıntı yaratacak iş kazanlarının önlenmesi, iş güvenliği hizmetlerinin uygulanması noktasında.
Yani bu kanun Genel Kurula gelmeden önce, tekrar, bu süre uzatımının, sürenin yeniden gözden geçirilmesini öneriyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Sındır, buyurun.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Bir soru sormak istiyorum.
“İş Kanunu’nun mülga 81’inci maddesi kapsamında çalışanlar hariç, kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan” diye devam ediyor. Bu yapılan süre uzatımı düzenlemesi tüm kamu kurumlarını da kapsam içerisine alıyor süre uzatımında, öyle değil mi?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Bunun hemen arkasından da şu soruyu sormak istiyorum: Yani bir kişiye insan olarak baktığımızda, nerede çalıştığının ne önemi vardır iş sağlığı ve güvenliği açısından? Yani kamu kurumunda farklı bir muamele, özel sektörde farklı bir muamele iş sağlığı ve güvenliği açısından doğru bir şey, doğru bir uygulama, doğru bir bakış açısı değil. Burada tüm kamu kurumlarını da bu kapsamın dışında tutmanın ve aslında tehlikeli, az tehlikeli gibi ayrımlar doğrudur ama kurumun tüzel kişiliği
üzerinden ayrım yapılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Bu düzenlemede bu süre uzatımı için de aynı şeyi tekrarlamak istiyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Keşir, size bir sorumluluk verelim hem bu kanun teklifini veren arkadaşlardan birisi olarak; siz Çalışma Bakanlığıyla oturup bu konunun gerçekten uygulanabilir nitelikteki bir yapıya dönüştürülmesi noktasında mutlaka bir çalışma yapın.
Şimdi, Sayın Girgin, buyurun lütfen.
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Başkan.
Sosyal Güvenlik Kurumu istatistiklerine göre, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun kabul edildiği 2012 yılından bu yana iş cinayetleri sayısı, iş cinayetleri sıklık hızı ve ağırlık oranı her yıl daha da artmaktadır. Meslek hastalıklarının tespit edilememesi gerçekliği de halen sürmektedir. İş cinayetlerinin artmasında 4857 sayılı Yasa’yla getirilen esnek çalışma biçimlerinin önemli bir payı olmuştur. Dolayısıyla asıl üzerinde durulması gereken mevzuat bu olmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle işverenin görevidir arkadaşlar. Ancak 6331 sayılı Yasa’yla getirilen sistemde bu görev işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenir hâle gelmiştir. 6331 sayılı Yasa’daki diğer düzenlemeler gibi, uzman ve hekimlere ilişkin düzenlemeler yalnızca işveren çıkarlarını gözetmektedir. Her iş kazasından iş güvenliği uzmanları ve hekimler sorumlu tutulur hâle gelmiştir. Oysa, biraz önce de değinildi, maaşını işverenden alan uzman ne kadar bağımsız olarak iş yerini denetleyebilir? En son, Sakarya’da da iş güvenliği uzmanı savcının önüne atılmıştır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili ulusal politikaların oluşturulması, kararların alınması ve iş yerlerinde denetim, diğer sosyal tarafların görüşleri önemsenmeden, tek başına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir. Gelinen nokta göstermektedir ki doğru kararlar alınmamakta, istenen uygulamalar hayata geçirilememektedir. Sendikalar, üniversiteler, TMMOB, TTB, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının katılımıyla idari ve mali yönden bağımsız, çoğunluğunu emek örgütlerinin oluşturduğu ulusal bir enstitü oluşturulmalıdır. Enstitü, politikaların oluşturulması, kararların alınması ve iş yerlerinde denetim görevlerini yerine getirmelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği enstitüsünün oluşumundan sonra, konunun taraflarının katılımıyla İş Yasası ile İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası başta olmak üzere, tüm mevzuat ve denetim mekanizması, ekseni insan olan anlayışla yeniden düzenlenmelidir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili düzenlemeler ve uygulamalar, sektör, çalışan sayısı ayrımı dâhil hiçbir ayrım olmaksızın bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları -ev hizmetlerini, hükümlü ve tutuklular dâhil- kapsamalıdır.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin piyasalaştırılması yaşanan sorunların en temel kaynaklarındandır. İş yerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Söz konusu bu maddeyle üç yıl öteleme getiriliyor ancak 2021 yılında şu koşulu, 2022 yılında şu koşulu, 2023 yılında ise şu koşulu yerine getirmiş olmanız gerekmektedir, şu tarihlerde denetimler başlayacaktır, koşulları yerine getirmeyenlere şu cezalar uygulanacaktır gibi yaptırımların konulması gerekmektedir.
Aksi hâlde 2023 yılında da yeniden bir ötelemeyle karşılaşacağız diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Sayın Güneş…
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Başkanım.
Tabii bu İş Kanunu’nun hayata geçmesiyle beraber “Türkiye’de ne değişti?” diye sanki “hiçbir şey değişmemiş” gibi bazı arkadaşlar, bazı milletvekillerimiz sanki iş kazaları sayısı artmış ve ölümler artmış gibi gösteriyorlar. Oysa bu kanun 2012 yılında yürürlüğe girdikten sonra, şöyle bir şey, Hükûmetimizin çalışmaları neticesinde kayıt altına alınan kişilerin de sayısının arttığını düşünürseniz ve her ölümlü kazaların kayıt altına alındığını düşünürseniz ve diğer taraftan da işçi sayısının da arttığını düşünürseniz aslında ölümlü kazaların artmış gibi görünmesine rağmen oransal açıdan düşündüğünüz zaman bu kanunun yürürlüğe girmesiyle beraber, uygulanmasıyla beraber iş kazalarının sayısında ve ölümlerde azalma olmuştur. Yani bu pencereden bakmak gerektiğini düşünüyorum. Bu kanunun tabii bu kanunun aslında özü itibariyle çok güzel fakat uygulamada sahada bazı eksiklikler var. Niye derseniz Sayın Vekilimiz de ifade etti, bu kanundaki en büyük eksiklik yani iş uzmanlarının, iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarının ve iş yeri hekimlerinin ücretlerini işverenden alması en büyük handikap diye ben görüyorum. Burada aynı yapı denetimde olduğu gibi, bunun merkezi bir yerde toplanıp oradan para alırlarsa eğer, buradaki yaptırımlar artacaktır. Esas problem burada. Şimdi şöyle bir şey var: Bu kanunu neticede işverenden ücretini aldığımız için ve sözleşmesini de işverenin rızasıyla yaptığımız için ve her an ücretinizi kesebilirler, her an sözleşmenizi feshedebilirler. Oysa aynı yapı denetimde olduğu gibi sıraya göre bunu verseler belki bu kanunun uygulanma imkânı daha fazla olacaktır ve şuradan kaynaklanıyor: Kanun güzel fakat uygulaması Hükûmetimizden kaynaklanan sebeplerden değil, birtakım sebepler işverenden birtakım sebepler de ortak sağlık birimlerinden veya diyelim ki buradaki çalışanlardan kaynaklanan, yani benim gördüğüm kadarıyla, ben de belli bir süre iş yeri hekimliği yaptım, çoğu şeyi kâğıt üzerinde, teorik, yapıyormuşuz gibi, önlüyormuşuz gibi yapıyoruz ama onun da bir katkısı maalesef olmuyor. Burada tabii, bu kanun ilk yürürlüğe girdiği 2012 yılından sonra, çok tehlikeli ve tehlikeli iş yerlerinde ve 50’nin üzerindeki az tehlikeli çalışanlarda da yürürlüğe girdi. Tabii ki bu sayı tüm iş yerlerine göre baktığımız zaman, yani 50’nin altındaki çalışan iş yerlerine göre baktığımız zaman bu sayı az. Sayın Vekilimiz de ifade etti. Bu sayı 1 milyon, öbür tarafta 5 milyon var, zaten şu da var yalnız, bu kanun her seferinde yürürlüğe girmek istiyoruz, biz bunu hem uzmanların yetersiz olması, hem de kurumların buna hazır olmamasından dolayı sürekli bu dördüncü sefer ertelenişi. Yani burada şöyle bir şey var, mesela diyelim ki uzmanlarınızın sayısı az olduğu için, normalde çok tehlikeli sınıfa A Sınıfı iş güvenliği uzmanı bakması gerekirken biz ne yaptık? B Sınıfını buna bakar hâle getirdik, bu doğru mu? Doğru değil. Şimdi burada tabii ki arz talep meselesi de var. Eğer siz bunun altyapısını yeterince hayata geçirmezseniz, yeterince elemanı hazırlamazsanız ve bu kanunu birden yürürlüğe sokarsanız burada da bazı problemler çıkacaktır. Niye? Diyelim ki piyasada yeterince uzman bulunamayacaktır, yeterince hizmet verecek kişi bulunamayacaktır ve dolayısıyla da talep çok arttığı için de ücretleri de yukarıya doğru çekme gibi veya yeterli hizmet verememe gibi problemleri de var. Biz burada diyoruz ki gerçekten de bunun ertelenip durması çok mantıklı değil ama diğer taraftan da bu hizmeti verecek kişiler veya personel sayımız veya eğitim durumumuz yeterli mi değil mi ona bakmak gerektiğini ben düşünüyorum.
Bu kadarlık görüşümü bildiriyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, teşekkür ediyoruz efendim.
Evet Sayın Eksik. Buyurun, çok sabırsızdınız ama kusura bakmayın.
Önce konuşmak istiyorsan bu Komisyon üyesi olacaksın. Bir sonraki dönemde onu dene.
Buyurun Sayın Eksik.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Bizim Komisyon da kıymetlidir, iyi işler çıkarıyor, daha da iyi işler çıkaracaktır. Aslında kanun teklifini her Komisyonun alanını her Komisyona göndersek zaten sorun da çözülmüş olacak.
Şimdi, gerçekten hani, şunu özellikle belirtmek istiyorum: Bu kanun teklifi hiçbir şekilde işçinin ne sağlığını ne de güvenliğini sağlamayacaktır. Ciddi anlamda da büyük bir tepkiye yol açacaktır. Zaten Sayın Başkan da önerisini yaptı -bence doğru, yerinde bir öneri yaptı- bu kanunun revize edilmesi lazım, düzeltilmesi lazım. Şunu özellikle vurgulayayım: İş sağlığı, iş güvenliğiyle ilgili adımlardan bir tanesi –evet, uzmanın görevlendirilmesi, iş yeri hekiminin görevlendirilmesi, diğer sağlık personelinin görevlendirilmesi ama diğer en önemli adım denetimdir. Denetim olmadığı zaman zaten iş kazalarını önlememiz de imkânsızdır, bunu da belirtmek lazım. Maalesef, ondan dolayı da; 2017’de 359 bin iş kazası, 2018’de 430 bin iş kazası… Ki daha geçmiş yıllara da gidebilirim, onlara girmemize gerek yok. Yine ölümlü iş kazalarına baktığınız zaman 2016’da 1405, 2017’de 1633, 2018’de yine 1400 küsurlu ölümlü iş kazası gerçekleşmiş. Yine SGK verileri, bu verdiklerimiz
SGK’nın kendi verileri, yani iş sağlığı güvenliği meclisinin verdiği veriler değil. 1 milyon 846 bin 191 tane toplam iş yeri sayısı varken 50’den az çalışanı bulunan iş yeri sayısı 1 milyon 810 bin 54’e tekabül ediyor. Yani 36 bin 140 tane iş yeri bu kanunun gereğini yerine getiriyor, iş sağlığı güvenliği hizmetlerini alıyor ama diğerlerini biz her defasında öteliyoruz, muaf tutuyoruz. Ama gözden kaçan, bütün arkadaşlarımın belirttiği konuların hepsine katılıyorum, gözden kaçan bir şeyi söyleyeyim: Burada kanun teklifinde ertelenmesi istenen kanunla ilgili şöyle bir durum da söz konusu: Kamu kurumları da diyor. Bakın kamu kurumlarını hangileri oluyor, ben size sayayım: Bir, Tarım Müdürlüğü, iki, Çevre Şehircilik Müdürlüğü, üç, Belediyelerin hizmet alanında çalışan kişiler yani temizlik veya ağır bakım işlerinde çalışanlar değil de dört Hastaneler –Ben iki yıl iş yeri hekimliği yaptım, inanın devlet hastanesi hizmet almıyor, özel hastane hizmet alıyor. Özel hastane çok tehlikeli, devlet hastanesi diyor ki ben kamu kurumuyum, onun için ben bu hizmeti almıyorum diyor. Düşünün devlet hastanesinde bir sağlık personeli çalışıyor, hem de bu dönemde, Covid döneminde çalışıyor, her an iğne batabilir, her an hastalık kapabilir. Sıkı eğitimlerden geçmesi lazım, sıkı önlemlerden geçmesi gerekir aslında oradaki bütün çalışanlar.
Sadece doktor değil, hemşire değil, aynı zamanda oranın temizlik işçisi de, yoğun bakım çalışanı da. Yani bütün bakıcılar, işte oradaki tamirat işlerine bakan bütün arkadaşların bu eğitimlerden geçmesi lazım. Yine ben size şöyle söyleyeyim: Hayvan sağlığıyla ilgilenen insanlar, bakın, veteriner çok tehlikeli bir işte çalışmıyor mu? Çok tehlikeli bir işte çalışıyor değil mi? Ama tarım müdürlükleri şunu söylüyor, diyor ki “Benim alanım az tehlikelidir.” diyor. Ben kamu kamu kurumuyum diyor. Çünkü oradaki ibareye dayanarak diyor ki ben kamu kurumuyum. Bakın size şöyle söyleyeyim: inşaat alanları çok tehlikeli ama inşaat alanlarını denetlemeye giden çevre şehircilik mühendisleri, mimarları, az tehlikeli konuma giriyor. Ve denetime gittiği zaman da bu eğitimlerden bihaber oluyor. O açıdan yani bunu düşünürken bence tamamıyla ekonomik kaygı nedeniyle getirmiş. Evet, Eczacılar Birliği bunun kaldırılmasını isteyebilir veya Barolar Birliği isteyebilir ama işin gerçeği öyle değil. Bugün eczacılar büyük bir risk altında, büyük bir tehlike altında, oraya bir iş yeri hekiminin gidip o alanla ilgili eğitim vermesi, şöyle şöyle sizin kendinizi korumanız gerekiyor, şöyle şöyle önlemler almanız gerekiyor diye eğitim vermesi fena mı olur? Ya da iş güvenliği uzmanını o alanı belirlemesi, mesafeyi belirlemesi… Bakın ben size şöyle söyleyeyim: Ben beş yıl boyunca acilde çalıştım, gelen kazaların hepsinin çok basit önlemlerle giderilebilecek kazalar olduğunu gördüm ve bunların çoğunun ölüm ya da büyük yaralanmayla sonuçlandığını gördüm. Çıkıyor, mesela, en basit örnek, şu sandalyelerin üzerine çıkıyor, oradan dosya indirmeye çalışıyor, hop kafayı vuruyor ve beyin kanaması geçirip yaşamını yitiriyor. Az tehlikeli bir yerde oluyor bu. Onun için iş sağlığı ve güvenliğinin 50’den az, 50’den çok ya da işte kamu kurumu, kamu kurumu olmayan diye ayırmak çok büyük bir eksikliktir, çok büyük bir yanlışlıktır. Burada bence bizim personelle ilgili de bir sıkıntımız yok. Bakın,
2017 verilerini söylüyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HABİP EKSİK (Iğdır) - …80 bin iş sağlığı güvenliği uzmanımız var, 29.811 iş yeri hekimimiz var, 16.329 diğer sağlık personelimiz var. 2016’nın mı, 2017’nin verilerini aldım ben, hani bu senenin verilerini de alma imkânım olmadı, bunlar sürekli artıyor. 14 bini A sınıfı, 16.900’ü B sınıfı, 47.900’ü C sınıfı. Bakın, size şöyle söyleyeyim, C sınıfı iş güvenliği uzmanlığı sertifikasına sahip olan insanların hepsi şu an işsiz. Şu an sektörde çalışan sadece zaten A ve B sınıfı iş güvenliği uzmanlarıdır. C sınıfı inanın benim çalıştığım firmaya bir tane C sınıfı belgesine sahip bir kişi geldi ve şunu söyledi, benim çalıştığım iş yerindeki patrona: “Benim sigortamı yapın, yeterli.” Çünkü orada üç yıl iş güvenliği uzmanı olarak çalışırsa B sınıfının sınavına girmeye hak kazanacak. Dedi ki: “Sadece sigortamı yapın.” Bakın, işsizlik o kadar artmış o alanda. Bu 47.953 kişi zaten şu an faal olarak çoğu çalışmıyor ve bizim önünü kapattığımız alan, aslında bu alan, C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının alanı. Aslında boşta olan mevcut iş gücümüzün yeterli olduğu, mevcut uzmanımızın yeterli olduğu bir alan. Biz onların o hakkını gasbediyoruz, biz onların o iş alanını yok ediyoruz.
Doğrudur, Eczacılar Birliği, tabii ki esnaflarımız, işte avukatların olduğu Barolar Birliği tabii ki maliyetleri arttığı için diyecektir “Bunu erteleyelim.” Ama bunu yolu var, bakın 10’dan az tehlikeli gruplarla ilgili şöyle bir durum var Bakanlığın, bunu Bakanlık karşılıyor. 10’dan az sayıdaki çalışanı olan iş yerlerinde tehlikeli grup için Bakanlık ödüyor, onlara da böyle bir şey sağlayabiliriz, az tehlikeli olanlara, 50’den az olanlara. Bakanlık karşılayabilir, aile hekimliklerinden aldırtabiliriz ama iş yeri hekimi açısından aile hekimliklerinden alabiliriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HABİP EKSİK (Iğdır) - Ama bu şekilde yaparsak biz tamamıyla bu insanların sağlığını tehlikeye atarız, güvenliğini tehlikeye atarız ve döneriz aynı zamanda çalışacak olan insanımızı da boşta tutarız ve Avrupa’nın veya diğer ülkelerin de gerisinden gitmeye devam ederiz.
O açıdan ben şöyle söyleyeyim. Doğrudur, bu alanın ödemesini işverenlerin yapması yanlış bir durum. Kesinlikle yapı denetim firmaları gibi bir havuz sisteminin getirilmesi lazım. Aksi takdirde oraya giden iş yeri hekiminin de iş güvenliği uzmanının da diğer sağlık personelinin de kendine öz güvenli bir şekilde mesleğini, bilimi uygulaması imkânsızdır, bunu net söylüyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, çok teşekkür ediyoruz…
HABİP EKSİK (Iğdır) – O açıdan olması gereken o. Tekrar söylüyorum yani bizim yeterli gücümüz var.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Çok tekrara başladık, onun için.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Toparlayacağım, bitiriyorum Sayın Başkanım kesinlikle.
Bu alandaki insanlarımızın önünü kapatmayalım. Gerçekten bu alan bizim ülkemizin kanayan bir yarasıdır. Bizim hem ekonomik anlamda çok ciddi anlamda kayıplar yaşamamıza sebep oluyor. Sakatlıklar oluyor, bel fıtığı oluyor, işte akciğerle ilgili hastalıkları oluyor, nöropsikiyatrik hastalıkları oluyor, oluyor da oluyor. kardiyovasküler oluyor, bunların hepsinin temelinde iş vardır. O açıdan bize büyük bir şekilde, ağır bir şekilde bedelleri oluyor, geri dönüşü oluyor. Bence biz bu tür kanun tekliflerini ötelemektense tam tersine sahiplenip onları uygulamamız lazım. Bu ülkemizi ileriye götürecek bir hamledir diyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Eksik.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – İş yeri güvenliğine partiniz de uyuyor mu?
HABİP EKSİK (Iğdır) – Nasıl?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Partinizde uyguluyor musunuz?
HABİP EKSİK (Iğdır) – Tabii ki.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Var mı, emin misiniz?
HABİP EKSİK (Iğdır) – İkimiz de iş yeri hekimiyiz.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Öyle yok, öyle yok.
HABİP EKSİK (Iğdır) - Şöyle bir şey söyleyeyim…
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, teşekkür ediyoruz.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Eğer almıyorsa hizmeti …
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Bu hizmeti gönüllü olarak yapabilirsiniz.
HABİP EKSİK (Iğdır) – Hayır hayır, hizmeti almıyorsa benim zaten çalışmam imkânsız. Hizmeti almıyorsa şöyle söyleyeyim: Yanlıştır, benim partim de hizmeti almıyorsa yanlıştır, AK PARTİ de almıyorsa yanlıştır, CHP de almıyorsa yanlıştır, MHP de almıyorsa yanlıştır. O açıdan ben şöyle söyleyeyim, bu söylediklerimi her yerde söylüyorum, söylemeye de devam edeceğim, onu da söyleyeyim.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Teşekkür ediyoruz.
Sayın Emecan, buyurun lütfen.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ya, bir ekleme yapacağım, konuşma uzun sürünce atladım o arada. Sayın Vekilim hatırlattı, sağ olsun, hakikaten denetim konusu çok çok önemli. Sayın Genel Müdürümüz de burada, ben sormak istiyorum. İş yerlerini denetleyen şu anda yani 2012’de kaç müfettişimiz vardı, şu anda kaç müfettişimiz var? Çünkü iş yerleri denetlenmiyor, bu konuda da ciddi sıkıntı var. Denetlenmemesi iş yerlerinde bu konuda işverenlerin daha fazla gevşek davranmasına sebep oluyor.
Bir de şunu söyleyeyim, ben de A sınıfı iş güvenliği uzmanıyım, sahada da her türlü tehlike sınıfını içeren iş yerinde çalıştım, saha tecrübesi de olan birisiyim. Yani konuşurken sektörün içinden gelen biri ve sorunları da yaşamış olan biri olarak da konuştuğumun altını çizmek istiyorum.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Ama Sayın Eksik sizden daha fazla konuştu.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Efendim?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Sayın Eksik sizden daha fazla konuştu.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Olsun yani herkes sonuç olarak sorunlara hâkim olduğu boyutta tabii ki burada görüşlerini belirtecek.
Yani bu müfettiş olayı, denetim olayı da önemli hakikaten. O rakamı, sayıyı da merak ettim, öğrenmek imkânımız varsa.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Çok teşekkür ediyorum.
Ben aslında bu maddeye yönelik olarak çok güzel bir tartışmanın olduğu inancındayım. Tüm arkadaşların görüşleri son derece değerli ve bunların da dikkate alınması gerektiğini de düşünüyorum çünkü uygulanabilirliği yönünde tabii ki bir problem var, görünen o. Bu noktada arkadaşlarımızın hemen hemen tüm önerilerini de dikkate alıp bir çalışma yapmasını da arzu ediyoruz Çalışma Bakanlığımızdan.
Evet, buyurun Sayın Keşir.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sadece şunu söylemek istedim o sektörle ilgili. Biz biliyorsunuz daha önce Komisyonda işte C sınıfının B’ye, B’nin A’ya bakmasıyla ilgili bir düzenleme yapmıştık. Hani her ne kadar kabul edilebilir olmasa da en azından bir palyatif çözüm olarak getirdiğimiz bu teklifle aslında bu da devam ediyor. Yani şu anda C sınıfı niçin bu az tehlikeli işlerdeki düzenlemeyi ötelesek bile C sınıfı şu an B sınıfı olan işletmelere, belgesi olanların bakması gereken tehlikeli sınıfa bakabilecekler, bunu söylemek istedim.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, teşekkür ediyoruz.
AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Genel Müdürümüz de burada, ilave edecek bir şeyi varsa.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, Sayın Genel Müdürüm, var mı ilave edeceğiniz bir şey?
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRÜ CAFER UZUNKAYA – Saygıdeğer Başkanım, değerli vekillerimiz; aslında tabii iş gücü piyasasının en önemli konusu konuşuluyor. Haddimi aşmak istemiyorum ama değerli milletvekillerimizin ülkemizin bu hassas konusuyla ilgili hassasiyeti son derece sevindirici. Ama şunu ifade etmem lazım ki Meclisimize de kendilerine de haksızlık olmasın, aslında 2012’de çıkan yasayla Türkiye’de bir devrimi başlattınız. Ve burada zannedildiği veya bahsedildiği gibi iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili bir mesafe katedemediniz düşüncesini asla kabul etmek mümkün değil çünkü iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri alan iş yerleriyle almayanlar arasında ölümlü kazalara baktığımızda 1,7 oranında daha azalma, başarı kaydettiğimizi görüyoruz. Yine bu süreçte 21,7’lik bir mesafe katettiğimizi de yine veriler ile istatistiklerle çok rahatlıkla ortaya koymamız lazım. Takdir edersiniz ki bu bir süreç meselesi ve 83 milyonun sahiplenmesi gereken bir durum.
Sadece saygıdeğer vekillerimizin dikkatine arz etmek istediğimiz konu şudur: Yani burada iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sadece profesyonellerinin maaşının efendim, işverenler tarafından verilmesi gibi bir açıklamanın da yarın bize hayal kırıklığına uğratması söz konusu olabilir. Avrupa Birliği ülkelerinde ve en başarılı olan İngilteresine, Fransasına, Almanyasına da baktığımız zaman tamamıyla tamamıyla işveren sahibi tarafından bu işleri yerine getirmektedir. Yani işverenin muhasebecisinin, doktorunun, hekiminin parasını vermeyen devlet niçin bunu verecek? Ve yine bizim kanunumuz yani Avrupa Birliği müktesebatına ve ILO direktiflerine uygun olarak hazırlanan kanunumuz fevkalade yerinde, elbette aksaklıklar ki Meclisimizin dikkat çektiği hususlar ama burada da baktığımız zaman açıkça şunu görmekteyiz. Tamamıyla yükümlülükler ve sorumluluklar işverene aittir yani işverene rehberlik yapmak üzere…
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Bunu anladık ama yani bir üzerinde çalışılması gerekmiyor mu?
AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANLIĞI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRÜ CAFER UZUNKAYA – Kesinlikle Sayın
Başkanım.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Tamam işte, onu söyledik, gerekli, yeterli bence. Mesela Sayın Güneş’in, Sayın Eksik’in, Sayın Emecan’ın, Sayın İpekyüz’ün yani arkadaşlarımızın çoğunun güzel önerileri oldu açıkçası. Yani bunları bir değerlendirip bu değerlendirme çerçevesinde de iyi bir çalışma yapmamız yerinde olur Ahmet Bey. Özellikle Sayın Bakanımıza da bunları aktarırsanız bizim mesajlarımızı, birlikte bir çalışıp bu noktada adım atmalıyız diye düşünüyorum açıkçası.
Sayın Kuşoğlu, herhâlde sizin bir şeyiniz var.
Buyurun.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Genel Müdürüm hem güzel konuştu hem biraz…
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Heyecanlandı mı?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – …yani bazı uç noktalara değindi. En son şunu söyleyeyim: Sakarya’daki bu havai fişek fabrikasının bu kadar kişiyi yaralamasında, bu kadar kişinin ölümüne sebep olmasında güvenlik uzmanına tabii ki orada para ödeniyordu ama hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Yani,
Türkiye’yle bu bakımdan Avrupa’yı kıyaslamak, diğer meslekler açısından, bir serbest mali müşavir açısından kıyaslamak doğru değil. Maalesef daha Türkiye’de o kültür oluşmamış, böyle bir kültür oluşmamışken de o kıyaslamayı yapmak doğru değil. Zaten onun için beşinci kez erteliyoruz.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Maddeyi kabul mu ettik? Ne oluyor şimdi?
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN – Evet, kabul ettik ama bir çalışma yapılmasını istedik
Şimdi, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Hayırlı uğurlu olsun efendim.
Kapanma Saati: 22.41